15 Kasım 2015 Bu içerik 17.270 kez okundu.

Satrançta en iyi hamle, hamle yapmamaktır. "
zugzwang"
Satranç terminolojisine almancadan geçme, zug (hamle), zwang (zorlama) kelimelerinden oluşmuş "hamle zorlaması" anlamına gelen bir sözcüktür. "zugzwang'ta olmak", "zugzwang'a kalmak" gibi deyimlerle kullanılır.
satrançta her oyuncunun hamle yapması bir kuraldır. ancak hamle yapmak, aynı zamanda bir zorunluluktur da. oyunculardan birisi hamle yapmazdan önce öyle bir pozisyonda olabilir ki, ne hamle yaparsa yapsın hamle rakibine geçtiği zaman ya materyal kaybeder, ya da mat olur. bunun için opozisyon şartı olmadığı gibi, kaybedilecek taşın da piyon olması şartı yoktur. vezir dahil olmak üzere herhangi bir taşını kaybedebilir. bu gibi pozisyonlar genelde taşların hareket kabiliyetinin sıfırlandığı durumlarda ortaya çıkar. zugzwang işte böyle bir durumu ifade etmek için kullanılır.
* * * * *
zugzwang garip bir terimdir. satrancın sonsuz ihtimalli bir oyun olduğunu düşünürsek en azından zugzwang denen kavram tüm ihtimalerin tükendiği bir anı ifade eder. bir hamle yapmak zorundasındır ve yapacağın hamle sana oyunu kaybettirecektir. zira yapacak bütün hamleler tükenmiştir ve yapabileceğin tek hamle aynı zamanda kaybetmeni sağlayacak hamledir. sıra sendedir ve karşı tarafa devretme şansın da yoktur sıranı. ya oynarsın ya da sonsuza dek o tahtanın başında beklersin. böylesine bir durum olduğundan ötürü aynı zamanda alman edebiyatında da bu terim yaşamda kişinin umudunun olmaması veya kendini kaybetmesi olarakta kullanılır.
* * * * *
Zugzwang
Bir geçen yılın son akşamının son saatleriydi. Ben karanlıkta ıslık çalıyor ve beni merhaba yeni yıl gürültüsünden kurtaracak olanları bekliyordum. Yeni bir yılı karanlıkta ıslık çalarak karşılamanın her yeni yıla bir ölüm sığdırdığına ikna olacak kadar beklemiştim. Sonra çizgili kırmızı pijamalar, sonra çalan ankesörlü telefonlar, yer yatağında uyunmuş geceler, kırmızı kaplı günlük defterleri, Björk sesli kadınlar, çift bilinmeyenli denklemler, karlı çam ağaçları, otel odaları, çatılar, üç, iki, sıfır, yedi ve iki…
“Birçok canlı gibi güvercinler de, düğmeye basmasıyla ödül kazanması arasında çabucak bir bağ kurar. Fakat zamanlayıcı her 20 saniyede bir otomatik olarak kapağı açmaya başlarsa güvercin şöyle der: "Bunu hak edecek ne yaptım ben? " O sırada kanatlarını çırpıyorsa olanlar üzerinde belirleyici bir etkisi olduğuna ikna olana kadar kanatlarını çırpmaya devam edecek demektir. Biz buna 'Güvercin İtikadı' deriz.”
Su çeneme varana kadar denizin ortasına yürürüm ve öylece dururum orada. Yüzmeyi öğrendiğimden beri hiç yüzmedim. Tek istediğim beni boğabilecek derinlikteki suya sırt üstü uzanabilmek ve eğer bunu başaramazsam yüzerek kendimi batmaktan kurtarabilmekti. Suyun kaldırma kuvveti bilinen bir gerçekti ve kendini onun üstüne güvenle bırakabilen bir canlıyı yüzme bilmese dahi batırdığı henüz görülmemişti. Yine de kendimi öylece bırakabilecek kadar güvenmedim suya. Hiç… O kadar güvenmedim ki yüzmeme gerek kalmadı. Su çeneme varana kadar denizin ortasına yürürüm ve öylece dururum orada. Yüzmeyi öğrendiğimden beri hiç yüzmedim.
“Önceden, neler olacağını bilmediğinden seçim yapamıyordu. Şimdiyse neler olacağını bildiği için seçim yapması imkânsızlaştı. Satrançta yapılabilecek en iyi hamle hamle yapmamak olursa buna zugzwang denir. Hiçbir seçim yapmadığınız sürece her şeyi mümkün kılarsınız.”
Tırnaklarımı maviye saçlarımı kırmızıya boyadım mor etti. Öyleyse yarın için bana şans dile sevgili dostum.
I'm always your friend. In cold, in silence, maybe keeping the heat deep inside myself, far away from you but always with... In chess, it's called zugzwang, when the only viable move is not to move.
Not: İtalik alıntılar Mr. Nobody’e aittir.
* * * *
Zugzwang
Zaman, üzerime üzerime geliyor,
Sırtımı yasladığım hatıralardan bir duvar.
Aldı tüm kalelerimi, dizdi piyonlarını çevreme...
Geriye beni koruyacak ne kaldı?
Gidecek neresi var?
Hep yenilmişti insan bu satranç oyununda,
Bir zaman, bir ben, bir zaman, bir ben...
Ve bu benim son hamlem...
Ama şimdi, zaman üzerime üzerime geliyor,
Sıkıştım hatıralardan duvarlar arasına,
Sonsuz ihtimaller var dediler bu oyununda bana!
Ama şimdi, her hamlem ölüme çıkıyor.
her hamlem önüme çıkıyor.
“Satrançta, Zugzwang denir buna,
Tek uygun hamle, hamle yapmamak olduğunda!”*
Ya hamleni yapıp yenileceksin,
Ya da sonsuza dek oturacaksın o satranç tahtasında.
Aklıma üşüşen o mağrur hayaller,
Akşamları üşüyen o suçsuz çocuklar,
Herkes bir yerlere bağlanmış,
Herkesin sırtında o duvarlardan var!
Biliyorum, hapishaneleri insanlar yarattı,
Tutsaklığı inançlar.
İnsanı Tanrı yarattı,
Tanrı’yı insanlar...
Benim hapishanem dört duvar değil,
Dörtkenarlı bir satranç tahtası,
Hayatım üzerine oynuyorum zamanla,
Ve bu gün, bu akşam, bu gece yarısı,
Paradokstan labirentler dolaşıyor aklımda.
Her saniye kaçıyorum ondan,
O da beni her saniye yakalıyor!
Hangimiz daha hızlı koşuyoruz?
Belki de, aynı hızda koştuğumuzdan yaşlanıyoruz...
Gözlerimizle birlikte yaşlanıyoruz...
Akıyoruz, akıyoruz, akıyoruz...
Bir zaman, bir ben, bir zaman, bir ben...
Ve bu benim son hamlem...
“Satrançta, Zugzwang denir buna,
Tek uygun hamle, hamle yapmamak olduğunda!”
Zamanın gözlerinden akreple yelkovan geçiyor,
Zamanın cebinde başka bir akrep var,
Gözlerindeki akrep cebindekini yelkovanla aldatıyor.
Zamanla akıyoruz, akıyoruz, akıyoruz...
Belki de aynı hızda koştuğumuzdan yaşlanıyoruz.
Duvarlar, duvarlar, duvarlar...
Söyle bana, gidecek neresi var?
Zaman, yap hamleni, diyor, durma!
Galiba, sonsuza dek oturacağım bu satranç tahtasında.
* “In chess it’s called Zugzwang. When the only viable move is not to move.” Mr. Nobody filminden.
Zugzwang: Satrançtaki bir durumun adıdır. Öyle ki, ne hamle yaparsanız yapın yenileceksiniz. Bu yüzden en uygun hamle, hamle yapmamak oluyor, yani, satranç tahtasının başında öylece beklemek.
* * * * *

Yaşanılanlar bambaşka şekillerde vuku bulabilirdi.
Şu anda milyarlarca farklı yerde, milyarlarca farklı şey yapıyor olabilirdiniz.
Ama buradasınız.
Satranç, sonsuz olasılıklı bir oyundur, ama bazen yapılabilecek bir tek hamle vardır.
Odanın içerisinde bir köşeye konmuş, içinde Klor gazı bulunan kapağı açık bir tüp düşünün.
Yasalara göre düzensizlik artışı olacak ve Klor gazı odaya yayılacak.
Oysa Klor gazının odaya yayılması sadece bir olasılıktır.
Tüpün içinde kalması olasılığı, odaya yayılma olasılığından daha düşük bir ihtimaldir, ama imkansız değildir.
Püreyle salçayı karıştırırsanız, sonradan onları birbirinden ayıramazsınız.
Duman sigaranızdan çıkar ama asla geri dönmez.
Kırılan bir vazo eski haline dönemez.
Biz de geriye dönemeyiz.
Bu yüzden seçim yapmak önemlidir.
Peki yaptığımız seçimleri doğru kılan nedir?
Hasarlı boyutların bulunduğu bir evrende yaşıyorsak, yanılsama ve gerçeklik arasındaki ayrımı nasıl yapacağız?
Genç adam da bunun farkındaydı, az önce tanıştığı kadının numarasını aldı.
Bir kartvizite kırmızı mürekkepli kalemle yazılmıştı.
Fakat yalnızca on saniye sonra güzel kadını bir daha bulmamak üzere kaybetti.
Çünkü, işsiz bir Brezilyalı iki ay önce yumurta kaynatmıştı.
Hararet odada mikro-iklim yaratmış ve sıcaklığı azıcık değiştirmiş.
Böylece iki ay sonra dünyanın diğer tarafında sağanak yağmur başlamış.
O Brezilyalı işinin başında olacağına yumurta kaynatıyordu.
Yağan yağmurla birlikte mürekkep de akıp gitti.
Genç adam belki de evleneceği kadını kaybetmişti.
Bu Brezilyalı adam da konfeksiyon fabrikasındaki işini kaybetmişti.
Çünkü genç adam 6 ay öncesinde kot pantolonların fiyatlarını karşılaştırıp daha ucuz olanı almıştı.
Çin atasözünde dendiği gibi; ''Tek bir kar tanesi, bambunun yaprağını bükebilir.''
Bir milyon demir parayı aynı anda havaya attığınızı düşünün.
Hepsinin yazı gelme olasılığı vardır.
Ancak eşit bir dağılım gelme yüzdesi daha fazladır.
Fakat sonuçta elde edilecek dağılım ne olursa olsun, hepsinin tura gelmesi olasılığıyla aynı bir dağılım olacaktır.
Her olay, milyarlarca olasılıktan sadece biridir.
Sigara dumanı neden sigaraya geri dönmez hiç?
Neden moleküller birbirinden uzaklaşır?
Neden dökülen bir mürekkep damlası yeniden biçimlenemez?
Çünkü evren, dağılım gösterme eğiliminde yol alır.
Bu bir Entropi ilkesidir.
Evrenin artan bir düzensizlik konumuna geçme eğilimi.
Entropinin ilkesi, evrenin genişlemesinin bir sonucu olan zamanın tek yöne doğru akmasıyla ilişkilidir.
Dünyanın öbür ucundaki bir adamdan ne kadar uzak olduğunuzu zannediyorsunuz?
Ona dokunamıyor olmanız, onu tanımıyor olmanız, hatta öyle birinin var olduğundan dahi haberdar olmamanız, işlerinize burnunu sokmasına engel midir?
Her an seçim yaparız.
Yürümeyi seçersiniz, su içmeyi seçersiniz, kavga etmeyi seçersiniz, ölmeyi seçersiniz.
Hiçbir seçim yapmadığınız sürece herşeyi mümkün kılarsınız.
Bu duruma satrançta Zugzwang denir.
Yapılacak en iyi hamlenin, hamle yapmamak olduğu an.
Hamle sırasının sizde olması oyunu kaybettirir.
O tahtanın başında sonsuza kadar beklemeyi de seçebilirsiniz tabi.
Sonsuz olasılıklı satrançta bile seçimlerin bitmesi demektir Zugzwang.
Bazen hayatta da mevcut durumu korumak adına hamle yapmamayı tercih edebilirsiniz.
Ama seçim yapmamak da bir seçimdir.
Çünkü Mars'ın bundan iki yüz yıl sonra nerede bulunacağını tahmin edebilirsiniz, ama 2 dakika sonra başınıza neler geleceğini kestiremezsiniz.
* * * * * *
“Satrançta yapılabilecek en iyi hamle, hamle yapmamak olursa buna zugzwang denir.” Doğru seçimi yapmanız gerekir fakat hiçbir seçim yapmadığınızda her şeyi mümkün kılarsınız.İnsan hayatının karar verme ve kesişme noktalarından, herhangi bir durumun her ihtimalinin yaşanmışlığından, yaşadığımız hayat dışında bambaşka hayatları da aynı zaman içinde farklı mekanlarda yaşayabileceğimizi fantastik bir o kadar sıcak bir uslupla, izleyicinin kişisel yorumlamasına bırakılarak izleriz.