Q Klavye
Q klavye olarak bilinen tuş dizilimi aslında daktilonun icat edildiği günden beri değişmemiştir. Neden bu şekilde dizildiği konusunda çeşitli söylentiler de mevcuttur elbette. Bu söylentilerin içerisinde en yaygın olan hikayesi ise; Yazı makinesinin mucidi olan Christopher Latham Sholes, 1867’de cihazın patentini almış ve ilk çalışan örnekleri ortaya koyduğu sırada cihazın tasarımının neden olduğu mekanik bir sorunla karşılaşmıştır. İcat ettiği bu makinenin harfleri kâğıda basmak üzere kullandığı mekanik harf kolları, kapalı bir kutunun içinde yer almaktadır. İki kol birden kâğıda doğru havalandığında kağıdın içerde sıkışmasına neden olmaktadır. Christopher bu sorunun çözümü için, yazarın yazım hızını yavaşlatmak üzere harflerin yerlerini olabildiğince karıştırarak en çok kullanılan harfleri elin en zor ulaşabileceği yerlere yerleştirmeyi uygun görmüş ve Q klavye adını verdiğimiz harf dizilimi ortaya çıkartmıştır. Aslında bir nevi daktilonun hızlı yazmaya karşılık fazla bozulmasından dolayı, yavaş yazmaya zorlama amacıyla ortaya çıkmıştır diyebiliriz. Özellikle en çok kullanılan harflerin yeri klavyede en ücra köşelere dağıtılmıştır. Bu şekilde yaygın olarak sağ elini kullanan insanların zayıf ellerini kullanmak zorunda bırakılmış, bu harfler de itinayla sol tarafa doğru toplanmıştır.
Aslında Q klavye İngilizce de dahil neredeyse hiçbir dil için faydalı değildir. Her dile ayrı olarak klavye üretilmesine karşılık yaygın olarak kullanılanı Q klavyedir.
Bir söylentiye göre de ilk üretilen yazı makinesinin adı “Sholes & Glidden Type Writer” olarak geçer. Buradaki “Type Writer” kelimelerini oluşturan harflerin tamamı Q klavyenin en üst sırasında yer almaktadır. Böylece satıcılar, bir kağıda kolayca “Type Writer” yazarak ürünlerinin yeteneğini karşılarındakine gösterme şansı bulmaktadırlar.
Klavyenin adı üstündeki harflerden gelir. "Q klavye" adı, harflerin sol üst köşesindeki "Q" harfinden gelir. "QWERTY" adı ise sol üst köşeden sağa doğru 6 harfin yan yana getirilmesiyle meydana gelmiştir.
Bilgisayarlar çıktıktan sonra da daha önceden on parmak yazmayı öğrenenlerin işini zorlaştırmamak amacıyla aynı dizge korunmuştur.
Q Klavyenin bu rastgele harf dizilimi İngilizce yazımı zorlaştırdığından İngilizce'ye uygun bir standart geliştirmek için Washington State Üniversitesinden Prof. Dr. August Dvorak, 1932 yılında İngilizce’de çok kullanılan harflerin klavyenin en kolay ulaşılabilir yeri olan orta sırasına toplandığı bir klavye dizilimi önerir. Dvorak’ın araştırmalarına göre, sekreterlerin parmakları gündelik yazı işleri sırasında Q klavyede 16 mil yol alırken Dvorak klavyesinde sadece 1 mil yol almaktadır.
Ancak daktilo ustalarının Q klavyeye olan mevcut alışkanlıkları ve piyasanın Q klavye tarafından çoktan istila edilmiş olması nedeniyle ve 40 milyon daktilonun değiştirilme maliyeti ortaya çıkınca Dvorak’ın klavyesi yayılamaz ve kaybolup gider.
Bu konuda başka bir söylenti de vardır, buna göre Sholes?un makinesinin adı ?Sholes & Glidden Type Writer? olarak geçer. Buradaki ?Type Writer? kelimelerini oluşturan harflerin tamamı Q klavyenin en üst sırasında yer almaktadır. Böylece satıcılar, bir kağıda kolayca ?Type Writer? yazarak ürünlerinin yeteneğini karşılarındakine gösterme şansı bulmaktadırlar.
Sebebi her ne olursa olsun Q standardı modern bir mühendislik ürünü olmaktan çok uzaktır. Bu durum uzun yıllar eleştiri konusu olmuştur ancak İngilizce?ye uygun bir dizilimi olsa da hiç kullanıcısı olmayan yeni yazı makinelerini satmak neredeyse imkânsız olduğundan köklü bir değişiklik yapılamaz. Aslında Washington State Üniversitesi?nden Prof. Dr. August DVORAK, 1932 yılında İngilizce?de çok kullanılan harflerin, klavyenin en kolay ulaşılabilir yeri olan orta sırasına toplandığı bir klavye dizilimi önermiştir. Dvorak klavyesi olarak adlandırılan bu dizilim aynı nedenden ötürü yaygınlık kazanamamış, çağdışı ve bilimsel temeli olmayan Q standardı günümüze kadar hâkimiyetini sürdürmeyi başarmıştır.
Klavyenin Yapılmasının Sebebi Neydi
Aslında bir nevi daktilonun hızlı yazılmasından dolayı fazla bozulması sebebi ile yavaş yazmaya zorlama amacıyla ortaya çıkmıştır. Özellikle en çok kullanılan harflerin yerine klavyede en ücra köşelere gönderilmiştir. Bu şekilde daha çok sağ elini kullanan insanların zayıf ellerini kullanmak zorunda bırakılarak bu harfler de itinayla sol tarafta yer almıştır. Aslında Q klavye İngilizce de dahil neredeyse hiçbir dil için faydalı olmamaktadır. Her dile ayrı olarak klavye üretilmesine karşılık yaygın olarak Q klavye kullanılmaktadır.
F Klavye
Türkçeye en uygun olan, Türkçe için geliştirilmiştir bir klavye çeşididir. Okunuş olarak ‘Ef’ diye tabir etsek de aslında doğru okunuşu ‘Fe’ Klavyedir. Q klavyenin aksine F klavye daktilolarda kolay, hızlı ve hatasız yazmak amacıyla, Türkçede çok sık kullanılan seslerin karşılığı olan harfler F klavyede kolay ulaşılabilecek yerde, harflerin kullanılma oranları, hece ve söz yapısı, parmakların kullanılabilir kuvvetleri ve işlevsellikleri göz önünde bulundurularak üretilmiştir. Bu bakımdan F klavye Q klavyeden daha üstündür diyebiliriz. Türkiye’deki tüm daktilo makinelerinin Milli Klavye’ye dönüştürülmesi, 1963 yılında Gümrükler Kanunu’na eklenmesi ve 1974 yılında Türk Standartları Enstitüsü tarafından Zorunlu Standart olarak onanmasıyla kesinleştiğini söyleyebiliriz. F klavyenin mucidi ve bu standardın gerçekleşmesini sağlayan kişi ise İhsan Sıtkı Yener’dir.
Yaklaşık olarak 30.000 Türkçe söz ölçü alınmıştır. Bu değerlendirme sonucunda çok kullanılan birkaç harflerden a harfi 26.323, e harfi 16.308, k harfi 13.542, i harfi 13.384 kez, m harfi 11.263, l harfi 10.496, t harfi 9.669, r harfi 8.698 kez geçmekteydi. Q klavyede ise en çok kullanılan kelimeler, en uç noktalara yerleştirilmişti.
F KLAVYENİN ORTAYA ÇIKIŞI
F Standardı ise sanıldığının aksine en modern klavye standartlarından birisidir. F klavyeyi İhsan Sıtkı YENER?e borçluyuz. Yener, 1950?li yıllarda Amerika?da Ölçme-Değerlendirme yüksek lisansı ve Eğitim Metotları doktorası yapan değerli bir bilim insanımızdır. 1946 yılından itibaren de Türkçe?ye uygun bir klavye standardı için resmi makamlar nezdinde girişimler yapmaya başlamıştır.
Bu girişimler sonucunda, Yener ve yabancı uzmanların da içinde bulunduğu bir komisyon kurularak çalışmalar başlamış. Komisyon TDK kılavuzundaki 30 bine yakın kelimeyi inceleyerek en çok kullanılan harfleri tespit etmiş. Sonra parmakların fiziksel güçleri ve hareket özellikleri incelenerek harfler klavyede en uygun yerlere yerleştirilmiş. O gün yapılan çalışmalara göre Türkçe?de en çok kullanılan beş harfin sırasıyla, a, e, k, i ve m olduğu ortaya çıkmış. İş yükünü her iki ele eşit paylaştırmak için de sol el yaklaşık yüzde 49, sağ el de yüzde 51 oranında kullanılacak şekilde harfler yerleştirilmiş. Böylece bugün kullandığımız F standardı ortaya çıkarılmış.
Aslında benzer bir çalışmayı İngilizce için Dvorak?ın yaptığını yazmıştım. Asıl sorun F standardının akıbetinin Dvorak standardına benzememesini sağlamaktı. Çünkü o günlerde Türkiye?de 40 bine yakın yazı makinesi mevcuttu ve bu makinelerin F standardına dönüştürülmesi ve yeni ithal edilecek ve üretilecek makinelerin de buna göre düzenlenmesi gerekiyordu. Bu iş yeni bir standart geliştirmekten çok daha zordu.
İşte İhsan YENER?in ne büyük bir iş yaptığını buradan anlayabiliriz. Çünkü F dizilimi 20 Ekim 1955?te standart Türkçe klavye olarak kabul edilip gümrük kanunlarına ?bundan sonraki ithalat standart Türk klavyesine uygun olacak? diye bir madde eklendikten sonra büyük bir eğitim seferberliği başlatılmıştır. Yener, bu eğitim seferberliğinde Ticaret Meslek Liseleri?nin müfredat programının hazırlanmasında görev almış ve çeşitli okullarda bizzat eğitici olarak çalışmıştır. Ancak büyük maliyeti ve zorluğundan dolayı mevcut yazı makinelerinin olduğu gibi bırakılmasına karar verilmiştir. Sonuçta bu eğitim çalışmaları çok başarılı olmuş ve 1974 yılında Türk Standartları Enstitüsü tarafından F klavye zorunlu standart olarak kabul edilmiştir.
Bu değişim Cumhuriyet tarihindeki büyük başarılardan birisidir. Uluslararası daktilografi ve steno yarışmalarına F klavye ile katılan yarışmacılarımız bu şampiyonalarda 28 defa dünya birincisi olarak bu başarıyı kanıtlamışlardır. Bu birinciliklerin 14?ünde dünya rekoru kırılmış olması da önemlidir.
Bir başka ilginç durum ise F klavyenin İngilizce için de çok uygun olduğu gerçeğidir. Yapılan bir deneyde F klavyeyi 10 parmak yazan bir denek ile Q klavyeyi 10 parmak yazan deneklere aynı İngilizce metin verilmiş. Q Klavye kullananlar dakikada ortalama 32?35 kelime yazarken F klavye kullanan 72 kelime yazmış.
PEKİ, SONRA NE OLDU?
Uzun yıllar tüm bilgisayar ve yazı makineleri F klavye olarak ithal edilmeye devam edildi. Ancak özellikle üretim bandındaki dizüstü bilgisayarların klavyelerini F standardına dönüştürme maliyeti masaüstü klavyelerinden fazla olduğu için 1990?lı yıllarda yaygınlaşan dizüstü bilgisayarlardaki fiyat farkı kullanıcıları caydıracak düzeye gelmeye başlamıştı. Sonuçta raflar Q klavyeler ile dolmaya başladı. O günlerdeki manzaraya göre yeni teknoloji olarak görülen dizüstü sistemlerde ve yeni bilgisayarlarda şık Q klavyeler rafları süslerken karşısında F klavyeli eski bilgisayarlar ve köhne daktilolar duruyordu. Bu manzarayı gören eğitimsiz yeni nesil ise haklı olarak yazımın başında belirttiğim sonuca ulaştı.
O yıllarda çok ilginç ve ironik bir gelişme de yaşandı. Bildiğiniz gibi klavyeler için çeşitli çıkartmalar (sticker) bulunuyor, bunları yapıştırarak bilgisayar klavyenizi istediğiniz standartta kullanabiliyorsunuz. Yani aslında Q klavyeye bir F çıkartma yapıştırılması kadar basit bir çözümü olan bu sorunun Q-Türkçe gibi ucube bir çözüm ile halledilmiş olması en az Sholes?un Q standardını icadı kadar saçma görülebilir.
Benim tahminime göre şu anda ülkemizde Q klavye ezici bir üstünlük ile kullanılıyor. F klavye ise çoğunlukla resmi kurumlarda ve bir miktar da benim gibi geçmişinde 10 parmak tecrübesi olanların elinin altında bulunuyor artık. Q standardının dünya genelindeki yaygınlığına bakılırsa belki de bu doğal bir sonuç; nihayetinde müzik dinlemek, gazete okumak, oyun oynamak isteyen bir kullanıcı için klavye standardının hiçbir önemi yok, önüne ne konulursa kullanır. Yeter ki bu konuda bir önyargısı olmasın ve bir gün hızlı yazmaya karar verdiğinde F klavyeyi tercih edecek ve gerektiğinde savunacak bilince sahip olsun.
Ayrıca klavyenin artık tedavülden kalkacağını düşünenlere de klavyelerin öyle hemen ortadan kalkmayacağını öne sürüyorum. Belki dinozor olarak tabir edilen 1,44 MB disket sürücüler gibi uzun yıllar masaüstümüzde yerini koruyacak. Ama bu yeni teknolojilerin önünde bir engel değil ve F klavyenin durumundan ders alarak yeni teknolojiler için yatırım yapmak gerekiyor. Ses tanıma gibi teknolojiler henüz yaygın kullanıma sahip olmasa da teknoloji şirketlerinin uzun zamandır en çok AR-GE yatırımı yaptıkları konular olduğu biliniyor. Önümüzdeki 5 yıl içerisinde bilgisayarlarımızı sesli komutlarla idare edebileceğiz ve belki de e-postalarımızı konuşarak ya da dijital kağıtlara el yazısı ile yazmaya başlayacağız. Dahası teknoloji geliştikçe, çok çeşitli amaçlarla farklı biçim ve özellikte cihazlar kullanıyor olacağız. Eğer bu cihazlar ve teknolojilerde Türkçe desteği bulunmazsa ülkemizde çok ciddi kültür erozyonu ortaya çıkacaktır.
* * * * * *
Türkiye’de ve dünya çapında ilkleriyle, üniversite ve sanayi işbirliğinin başarılı örneklerinden ve tamamen yerli mühendislerden oluşan Sestek, GVZ FreeTalk ile kalemi rafa kaldırıp, klavyeleri çöpe attırmaya hazırlanıyor.
İnovatif ve farklı çözümleriyle geleceğin teknolojisi üzerine çalışan şirket “sesi yazıya, yazılı metni sese çeviren ve bilgisayarı sesle kumanda etmeye yarayan yazılımı” ile alışkanlıkları değiştireceği iddiasında.
GVZ FREETALK NEDİR?
Yazılım bilgisayar ve mikrofonla çalışıyor. Dışarıdan yüklenen ses dosyalarını, ses kayıtlarını tanıyıp, yazıya çeviriyor. Konuşmaları yazıya döküyor, elektronik ortamdaki metinlerin anlaşılabilir bir biçimde ve ‘insan sesi’ doğallığında seslendirilmesini sağlıyor.
Yazılım sayesinde, bilgisayarda ‘yazı yazılabilen, tüm office uygulamalarının yanı sıra, ‘internet explorer’da, hesap makinesinde ve Dos uygulaması gibi yazı yazılabilen alanlarda kullanılıyor.
Bununla da kalmıyor, ‘facebook’, ‘twitter’ gibi sosyal ağların yanı sıra ‘msn messenger’ ve ‘Skype’ gibi uygulamalarda da kullanılıyor. Kısacası bilgisayarda yazı yazılabilen her alanda çalışıyor. Yazılım bazı faks cihazlarıyla da uyumlu sesle faksı kontrole imkân sağlıyor.
Speech to Text Ailesi adı verilen bu yazılım doktorlardan hukukçulara, öğrencilerden işadamlarına, öğretmenlerden, yazarlara ve gazetecilere kadar geniş bir kesime hitap ediyor.
Yazılımın FreeTalk çeşidi normal kullanıcılara yönelik iken MediTalk doktorlara, JustTalk da avukat, hakim kullanve savcılara hitap ediyor. Patoloji, radyoloji ve kardiyoloji gibi uzmanlık alanlarındaki doktorlar için sadece o alanda eğitilen yazılım yalnız doktorların dilini konuşuyor. Hukukçulara yönelik olarak hâkim, savcı ve avukatlar için hazırlanan JustTalk adı verilen yazılım hukuki terimlerle zenginleştirilmiş!
Türkiye’de ve dünya çapında ilkleriyle, üniversite ve sanayi işbirliğinin başarılı örneklerinden ve tamamen yerli mühendislerden oluşan Sestek, GVZ FreeTalk ile kalemi rafa kaldırıp, klavyeleri çöpe attırmaya hazırlanıyor..
“Kim konuşursa konuşsun sesi algılıyor yazıyor”
Yazılım, konuşmacıdan bağımsız çalışıyor. Kim konuşursa konuşsun sesi algılıyor ve yazıya çeviriyor. Karadayı, yazılımın 400 kelimelik ve en fazla bir saat süren ses alıştırılmasıyla başarı şansının çok daha yükseleceğini söylüyor.
kullanKaradayı sistemle ilgili olarak şunları aktardı“ Aslında bu bir akıllı sistem. Konuşmacıdan bağımsız çalışıyor ve kim konuşursa konuşsun sesleri algılıyor ve yazıya çeviriyor. Yapılacak ses alıştırmalarıyla yazılımın başarı yüzdesini arttırmak da mümkün.
Arkada bir sözlüğü olduğunu düşünün, kök-ek tanıma mimarisine sahip… MediTalk’ta sözlük biraz kısıtlı, onların zaten diyecekleri sınırlı. Doktorlar arasında ürünün ihtiyaç boyutu çok yüksek özellikle Patoloji, Radyoloji ve Kardiyoloji gibi uzman doktorlar zamanlarının çoğunu rapor yazmaya ayırıyor ama bu yazılım sayesinde artık zamandan tasarruf edebiliyorlar.
Ama FreeTalk’ta da güncel yaşam kelimeleri var. Eğer söylediğiniz kelimeleri yazmıyorsa bunu sözlüğe ekleme şansız var. FreeTalk’ın ayrıca şöyle bir özelliği var, örneğin gitmek fiili sözlükte yok mesela; bunun yerine git var. Önce git kelimesini alıyor sonra ona gelebilecek ekleri sıralıyor morfolojik olarak.”
Sadece sesi yazıya değil yazıyı sese de çeviriyor
Karadayı, programda sadece sesi yazıya dökme özelliğinin olmadığını, yazılı metinleri sese çevirme özelliğinin de olduğu belirtiyor. Örneğin herhangi bir makalenin sese çevrilip iPod gibi cihazlarla istenilen yerde dinlenebileceği bilgisini veriyor.
Bu anlatılan özelliklerin yalnızca ‘deşifre modu’na ait olduğunu, bunun yanı sıra ‘komut modu’ özelliğiyle bilgisayarı sesle yönetmeye imkân tanındığını aktarıyor. Üstelik sisteme “interneti aç, word’ü aç” gibi komutlar eklemek de mümkün!
********
Boğaziçi Üniversitesi'nde on parmak yazım ilkelerine uygun "E klavye" geliştirdi!
Endüstri Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi D o ç . D r . M a h m u t E k ş io ğ l u liderliğinde yaklaşık 3 yıldır yürütülen bilimsel araştırmalar sonucu geliştirilen ve TÜBİTAK tarafından da desteklenen klavye projesinde patent alma aşamasına gelindi.
"SAĞLIK VE KONFOR AÇISINDAN KULLANIMI DAHA RAHAT"
Harflerin parmak kapasite ve hareketlerine göre en uygun dağılımı yazım performansını artırırken, sağlık ve konfor açısından daha rahat kullanım sağladığını ifade etti.
"F VE Q KLAVYEDEN DAHA BAŞARILI BULUNDU"
Ekşioğlu, proje kapsamında, laboratuvar deneyleriyle her parmağın tek tek tuş basım hızının bulunarak hız kapasitelerini tespit edildiğini söylüyor. E Klavye, deneye ve matematiğe dayanırken, F klavyenin bilimsel dayanaktan yoksun olduğunu iddia eden Ekşioğlu, E klavyenin, dünyada deneye ve matematiğe dayanan ve aynı zamanda doğrulama testleri yapılmış "ilk ve tek" bilimsel klavye olduğunu öne sürdü.