05 Kasım 2015 Bu içerik 6.169 kez okundu.

Prosopagnosia (Yunanca Prosopon yüz + agnosia kayıtsızlığı), yüz körlüğü olarak da adlandırılan insan yüzleri tanıyamama, ayıramama durumudur. Prosopagnostikler göz, burun, ağız gibi yüzün her parçasını tek tek görebilmekle birlikte birbirleri ile ilişkisini kuramamaktadırlar.
Hastalık, önceleri beyinde bir hasar kaynaklı olduğu düşünülmekteydi ancak son bulgular yüksek bir genetik ilişki olduğunu ortaya koymuştur. İncelemelerde beynin yüz tanıma ile ilgili temporal ve oksipital bölümlerinde bozukluk tespit edilmiştir.
Çeşitli derecelerde etkili olan hastalık, ileri seviyelerinde kişinin kendi yüzünü tanımamasına kadar varabilir. Kalabalık bir grupta oldukça zorlanan bu kişiler genelde bu tür ortamlardan kaçınırlar. Genelde prosopagnostikler kişileri ayırt etmek için ses, saç, vücut şekilleri gibi ek özellikleri kullanırlar. Bu tür yetenekler hastalığın tanısını zorlaştırmaktadır. Son dönemlere kadar oldukça ender olduğu düşünülen hastalık yeni araştırmalarda %2'ye kadar çıkan sıklıklarda görülmüştür.
beyinde bir yüz tanıma alanı vardır, inmeli hastalardan bilindiği gibi özel yüzleri tanıyamama (porsopagnosia) oluşabilir. hastalar, baktıklarının bir yüz olduğunu hatta ifade ettiği duyguları tanıyabilir fakat yüzün kime ait olduğunu bilemezler. çok yakınlarını hatta aynada kendi yüzlerini bile tanıyamazlar. bu kişiye ait bilgiler kayıp değildir, sadece kişilik ve karakteristik özellikleri ile yüz özellikleri arasındaki bağlantı kopmuştur.hastalar kişileri tanımak için ses gibi farklı ip uçları kullanırlar. hastaların bazılarında bu durum tektir. bazılarında ise pul kolleksiyoncularında pulu ayırtedememe, yada kuş izleyenlerde farklı kuşları ayırt edermeme de yüz tanıma kaybına eşlik eder...."
bir de insanın kendi yüzüne körleşmesi, yabancılaşması vardır ki sürgün özbek şair muhammed salih, cekoslovakya'da tutuklanıp bir hücreye atılınca, hapisteki bir edebiyatçı olarak bir diğer edebiyatçı çek cumhuriyeti başbakanı vaclav havel'e yazdığı mektupta dile gelir,
ayıptır söylemesi, türkçe !
"vaclav havel'e,
beni 28 kasım 2001'de tutuklayıp çek cumhuriyeti'nin başkenti prag'ın pankras hapishanesi'ne koydular.
gözaltına alınıp hücreye kapatılanlara mahkemeye çıkıncaya kadar ayna vermiyorlar. ve böylece ben kendi çehremden ayrıldım.
her sabah sakalımı tıraşlarken, yüzümü ellerimle görüyorum, ama ellerim göz gibi keskin görüşlü değil.
o nedenden avukatımla ya da başka ziyaretçilerle görüşmeye giderken, omuzlarımda kontrolden geçmeyen bir kafayı (kelleyi) taşıdığımı hissediyorum.
hücredeki hava aşırı kuru olduğundan (bataryanın etkisi belki) yüz derisi kuraklaşıyor, kafana bir nikap, bir maske giydirilmiş gibi hissediyorsun kendini ve bu, o yüz ile ayrılık duygusunu daha da güçlendiriyor.
tabii böyle bir yüz (ya da çehre) günlük yaşamda zaruri olan manevralara hiç hazır değil. mesela, ben pencere arkasından ziyaretçime gülümsersem, benim çehrem de gülümsüyor mu, ben bunu bilemem. yoksa bu çehre beni ziyaretçiye getiren gardiyan gibi beni dışardan gözetliyor mu sadece. veya mesela, ben konuşurken, bu çehre ne yapıyor: benim dediklerimi mimiklerle tasdik ediyor mu, yoksa aksine, inkâr mı ediyor? ya da bu yüz benden ayrıldığına memnun, nezaretimden kurtulduğundan hoşnut olamaz mı?
herhalde, o artık ziyaretçimin tebessümüne cevaben, sayısız yüzlere hapsedilen o milyonlarca gülümsemeye benzer bir ürün üretmek için kendi adalelerini yormayacak.
...
ben pankras hapishanesi'nde ikinci günüme başlarken, 'belki burada ne gülümseme ve ne de başka bir ima-işarete gerek olduğu için ben kendi yüzümden ayrı düştüm' diye bir fikir geldi kafama. bu çok mantıklı bir fikirdi aslında. burada gerçekten de insan çehresinin sokakta ihtiyaç duyabileceği hemen hemen hiçbir mimiğe ihtiyacı kalmıyor.
burada kimse birbirinin gözlerine bakmıyor, burada sana hitap etseler, sanki sen şeffaf bir varlıkmışsın gibi, sanki sen yokmuşsuncasına, bir boşluğa gibi hitap ediyorlar. boşluğa atılan her kelime büyük gürültüyle yankılanıyor, her kelime dehşetli şekilde, derin anlaşılıyor, yani sarf edilmiş kelimeleri, dışarıda alışıldığı gibi, yüz mimikleriyle desteklemeye hiç ihtiyaç kalmıyor. o nedenden buraya giren her bir insanın kendi yüzünü özel eşyalarıyla birlikte hapishane memurlarına bıraktığını düşünmesi ve bu fikre kendisini alıştırması gerekir. aksi halde, insan birkaç gün meyus kalır, olur olmaz hayallere, en kötüsü, özgürlük hakkında arzulara kapılabilir.
isteseniz de istemeseniz de o soğuk hücrede uyanacağınız ilk sabah sizin yüzünüz sizden ayrılacaktır."
eksi sözlük
otun bokun mitolojik bir hikayesi varken boyle sahane bir hastaligin kendi oykusu olmamasi beni derinden yaraliyor.. arastirdim taradim.. dionysos karismistir dedim, athena ellemistir cobani dedim ama yok oglu yok.. bir yunan bu hastalik hakkinda bir efsane uydurmamis.. uyuma hastaligina bile bin türlü hikaye üreten kucuk asyali dostlarimiz bunu es gecmisler.. yaziklar olsun..
ben simdi 3000 yillik ayibi ortercesine bir mitolojik hikaye yazmak istiyorum bu sahane hastaligimiza..
prosopagnos sakiz adali bir balikcidir.. bir gün urla ile sakiz adasi arasinda avlanirken, agina bir balik yakalanir.. baliga baktigi anda gozleri kamasir. çok ama çok güzeldir balik.. eline almak, tutmak için uzandiginda balik dile gelir "parosopagnos. eger bana dokunursan, ki ben poseidon ile demeter in kizi despoinayim, sevdiklerini bir daha goremezsin" der.. inanmaz buna diomedes.. eline alir baligi.. oracikta susuzluktan can verirken despoina, bu olayi goren poseidon diomedes'i kizinin soyledigi sekilde lanetler..
sakiz adasindaki evine, elindeki baligi herkese gostermek icin donen prosopagnos, tüm kasaba'nin baskalarinin eline gectigini gorur.. tüm kasabali gitmis yerine baskalari gelmistir.. tek bir tanidigi kalmamistir.. şok içindedir.. insanlar ona gelirler "diomedes iyi misin" derler, tanidiklarinin isimlerini soyleyerek "ben kayincon aegleisos" gibi laflar ederler, sesler ayni olsa da yüzler farklidir.. şoka girer prosopagnos.. oracikta kosarak kendini denize atar.. bogulur gider sevdiklerini bir daha goremeyerek..
işte o gün bugundur, sevdiklerinin yüzünü taniyamayan insanlara "prosopagnosia hastaligina tutulmussun" denir..
eksi sozluk
hadisenin bir de bilimsel aciklamasi var tabi..
simdi beyin dedigimiz sey, sogusun icinde cok sekilli durmasa da (zira orada kaynatiyorlar) cok komplike, deli bişi.. her zamazingo, her algi, her vergi icin ayri ayri yerleri var.. duyu merkezi denilen, on taraftaki "duyu merkezi bölgesi"nde (eheh bunun latince ismi olmaliydi aslinda..) dahi onlarca yüzlerce kücük merkez var.. bu merkezlerden bir tanesi de bizim insanlarin yüzlerini ayirt edebilmemizi sagliyor..
bu ogrenilmis bir sey aslinda. yani mesela tüm uzak dogulular, tüm zenci arkadaslarimiz bize ayni gelmekteler su an.. sahsen ben ayiramiyorum birisini digerinden.. japonlar da tüm avrupalilari birbirinden ayiramiyorlarmis mesela.. velhasil bu hastaligin ortaya cikis nedeni, bu yüzlerin birbirinden ayrilmasini saglayan merkezin bir sekilde gorevini yapamamasi, yaptirilmamasi.. o merkezde bi sorun olunca (ki nohut kadar bir yer) boyle hastaliklar, mutsuzluklar yasaniyor..
eksisozluk

YÜZ KÖRLÜĞÜ: PROSOPAGNOZİ
Bir sabah yine alarmınızın çalmasıyla uyanıyorsunuz. Yüzünüzü yıkamaya banyoya gidiyorsunuz ve aynada tanımadığınız bir yüz size bakıyor. Giyindikten sonra evden çıkıyorsunuz işinize doğru giderken karşıdan köpeğini gezdiren biri geliyor. Saçını toplama tarzına ve köpeğinin cinsine bakarak alt katta oturan komşunuz olduğuna karar veriyorsunuz. Gün içinde de çeşitli ipuçlarıyla iş arkadaşlarınızı tanıyorsunuz: bazısını takısından, bazısını yüzündeki beninden ya da çillerinden, bazısını saç renginden… İnsan ilişkilerinden mümkün olduğunca kaçınarak eve geliyorsunuz. Böyle bir hayat sizi yorar mıydı?
Kimseyi tanıyamamak? Her defasında bir ipucu yakalayarak birileriyle konuşmak? Kişinin yüzüne bir bütün olarak değil de tek tek yüz özelliklerine bakmak? Neredeyse hiçbirimiz böyle bir hayat yaşamıyoruz çünkü beynimiz bizim için yüzleri bir bütün olarak saklıyor ve birinin yüzüne baktığımızda hemen tanımamızı sağlıyor. Peki ya beynimiz bunu yapmayı bırakırsa ve şu andan itibaren yüzleri tanıyamasak insanlar tarafından nasıl değerlendiriliriz? Düşünün ki çok yakın bir arkadaşınız yanınızdan geçiyor ve yüzünüze bakmasına rağmen sizinle konuşmuyor. Hepimiz böyle bir durumda ne hata yaptığımızı düşünürdük. Bu olay defalarca tekrarlanınca da arkadaşımızın gerçekten kaba biri olduğuna karar verirdik. Aramızda sayıları az da olsa bunu yaşayan insanlar var ve bu yazı “prosopagnozi” dediğimiz bu durumu anlatıyor.
Yüz körlüğü nedir, ne değildir?
Prosopagnozi terimi Yunancadan köken alır. “Prosopo” yüz, “gnozi” bilme, “a-” ön takısı ise olumsuzluk anlamı verir. Yani bu terim “yüzü bilememe, tanıyamama” ya da asıl itibariyle “yüz körlüğü” anlamına geliyor. Prosopagnozi, agnozi denilen nörolojik hastalıkların bir çeşididir. Agnostik kişiler çeşitli “şeyleri” tanıyamazlar. Örnek verecek olursak; fonagnostikler kendilerine söylenilen sözlerin anlamını kavrasalar da sesleri tanıyamazlar, aleksikler ise yazma kabiliyetlerini korumalarına rağmen yazılan yazıları tanıyamazlar. Prosopagnozi ilk defa 1947’de Alman nörolog Joachim Bodamer tarafından tanımlanmış ve böylelikle araştırmalar başlamıştır.
Yüz körlüğünün yüz hafızasının zayıflığından ayırt edilmesi gerekir. Aralarındaki temel fark kısa süreli yüz tanıma durumunda ortaya çıkar. Yüz hafızası zayıf kişilere fotoğraf gösterilip bunu birden çok sayıdaki yüz fotoğrafının içinden hemen ayırt etmesi istenirse yapabilirken yüz körü olan kişiler saniyeler önce gördükleri yüzü tanıyamazlar. Bu sebeple yüzleri hatırlayamayan kişilerin prosopagnostik olup olmadığını anlamak için bir nöroloğa başvurmaları gerekir.
Yüz körlüğünün sebepleri nelerdir?
Yüz körlüğüne sahip olanları iki gruba ayırabiliriz: Gruplardan birini doğuştan bu hastalığa sahip olanlar, diğerini ise bir kafa travması ya da tümör benzeri bir kitle sonucu hastalığı edinmiş olanlar oluşturur.
Doğuştan bu hastalığa sahip olanlarda beynin yüz tanıma merkezinde herhangi bir lezyon gözlenmemiş olmasına karşın bu bölgedeki gri maddenin hastalığa sahip olmayanlara göre daha az olduğu belirlenmiştir. Doğuştan prosopagnostik bireyler üzerinde yapılan aile ağacı çalışmalarında elde edilen verilere dayanarak hastalığın genetik bir geçişinin olduğu da düşünülmektedir, fakat prosopagnozide rol oynayan genler henüz keşfedilmiş değil

[Şekil 2. Fusiform yüz bölgesinin beyindeki yerleşimi]
Şekil 2. Fusiform yüz bölgesinin beyindeki yerleşimi. (Kaynak: Wikimedia Commons)
Prosopagnostik bireylerden ikinci gruba dahil olanlarda ise fiziksel bir kitle ya da travma olduğu için bu bireyler hastalığın beyindeki hangi merkezlerden kaynaklandığı konusunda araştırmalara daha çok katkı verir. Bir felç, travma ya da beyin tümörü nedeniyle yüz tanıma yetisini kaybeden insanlarda sorun olan bölgelere bakılmış, beynin hangi bölgesinin yüz tanıma ile ilişkili olduğu bulunmaya çalışılmıştır. Bunun yanında fMRI(1) gibi görüntüleme tekniklerinin gelişmesi ile birlikte araştırmalar hızlanmış ve yüz tanıma yetisine sahip olmamızı sağlayan bölüm ortaya çıkarılmıştır. Bu bölüm fusiform yüz bölgesi olarak adlandırılmıştır.
Prosopagnostik kişilerin sayısı hakkında araştırmalar henüz kısıtlı olsa da rastlanma sıklığının %2’lere varabileceği öngörülüyor. Bu sayı İngiltere ve Amerika’da yapılan araştırmalar sonucunda ortaya çıkarılmış bir sayı, Türkiye’deki sıklığını bilmiyoruz.
Yüz körleri neler yaşar?
Yüz körlüğü net sınırları olmayan bir hastalık. Bazı kişilerde sadece yüz tanımamayla sınırlıyken sıklıkla topografik agnozi de yüz körlüğüne eşlik eder. Topografik agnoziye sahip olanlar çok sık kaybolur çünkü çevrelerini tanıyamazlar. Kaybolmamak için aynı yolları takip ederler ve sürekli kendilerine yol işaretleri ararlar.
Sadece yüz tanıyamayanların da kendi içlerinde farkları vardır. Bazıları her gün gördüğü insanları tanırken daha seyrek görüştüklerini tanıyamaz. Bazıları ise aynada kendini bile tanıyamayacak kadar ağır prosopagnostik olabilir! Prosopagnoziye çok farklı agnozi türleri de eşlik edebilir: aleksi, ağır veya hafif derecede görsel agnozi gibi.[Dr Oliver Sacks (Kaynak: Flickr)]Şekil 3. Dr. Oliver Sacks (Kaynak: Flickr)
Yüz körlüğü yaşayan kişilerin anılarına bakarak onlar hakkında daha fazla bilgi sahibi olabiliriz. Prosopagnozi ile ilgili en çok bilinen hikayeyi, kendisi de bir yüz körü olan nörolog Dr. Oliver Sacks “Karısını Şapka Sanan Adam” kitabında yazmıştır. Hikayenin kahramanı olan “Dr. P” hayatının bir bölümünde ortaya çıkan ve gittikçe ilerleyen yüz tanıyamama nedeniyle Oliver Sacks’a başvurur. Sacks, Dr. P ile konuşurken bir gariplik olduğunu fark eder çünkü Dr. P normal bir kişinin yapacağı gibi yüze bakmaz, onun yerine gözleri Dr. Sacks’in gözüne, burnuna, kulağına oradan da çenesine hareket eder. Dr. Sacks nörolojik muayenesini yapmak için ayakkabılarını çıkarmasını ister. Reflekslerini ölçmek için ayağının altını anahtarla hafifçe çizer ve reflekslerde bir gariplik olduğunu fark eder. Dr. Sacks, Dr. P’ye ayakkabısını giyebileceğini söyler ve odadan çıkar, odaya döndüğünde ise Dr. P’nin ayakkabısı giymediğini görür. Dr. Sacks ayakkabısını giymek için yardıma ihtiyacı olup olmadığını sorar. Dr. P, Dr. Sacks’in kendisine ayakkabısını giymesini söylediğini unuttuğunu söyler ve ayakkabısını giymek için ayakkabıya uzanacağına ayağına uzanır. Kendi ayağını ayakkabısı zannetmiştir. Dr. P’de prosopagnozinin yanında çok ağır görsel agnozi de vardır. Bu sebeple yüzleri tanıyamamasının yanında, bazı cisimleri de yüze benzetir.
Oliver Sacks’in ise prosopagnozisi ağırdır ve aynada kendini tanıyamaz. “Aklın Gözü” kitabında bazen tam birine çarpacakken durup özür dilediğini sonra da bu kişinin aynadaki yansımasından başka bir şey olmadığını fark ettiğini yazar. Dr. Sacks’in prosopagnozisine topografik agnozi de eşlik etmektedir. Aynı kitabında eve hep aynı yoldan dönmek zorunda olduğunu yoksa kaybolduğunu yazar. Bir keresinde kaybolup evinin önünden dört kez geçer, en sonunda ev sahibi bir sorun olduğunu düşünerek Dr. Sacks’e seslenir.
Dr. David Roger Fine da doğuştan prosopagnostiktir ve bu yöndeki yaşantısını bir makale ile anlatmıştır. Kendisi daha üç yaşında iken ikiz kız kardeşleri olmuştur ve zaten farklı yüzleri bile ayıramayan biri için ikizleri ayırmak çok daha zordur. İkizlerin iyice dikkat edildiğinde ayrılabildiklerini söyleyen ailesi Dr. Fine’ı tembellikle suçlamışlardır. Dr. Fine, makalesinde kardeşlerini hâlâ ayıramadığını söyler fakat bunu telafi edecek bir yol bulmuştur: Kardeşlerinden birinin alerjisi olduğundan küpe takamamaktadır bu da yüz körlüğü olan birisi için çok değerli bir ipucudur. Dr. Fine okul hayatı boyunca küçük arkadaş grupları ile yetinmiştir. Prosopagnostikler genelde çok belirgin özellikleri olan küçük arkadaş grupları ile dolaşırlar. Bu özellik bazen bir dövme, bazen bir ben, bazen de alışılmışın dışında saç ve kıyafettir. Dr. Fine prosopagnostikler için ipuçlarının olduğu kadar mekanların da çok önemli olduğunu söyler. Örneğin kızıl saçlı bir iş arkadaşınız varsa iş yerinde kızıl saçlı biriyle karşılaştığınızda bunun arkadaşınız olduğu açıktır. Yolda karşılaştığınız kızıl saçlı birinin ise arkadaşınız olma ihtimali çok düşüktür. Dr. Fine hayatının büyük bir kısmını insanların birbirinden farklı yüzleri olduğunu bilmeden geçirir ve 53 yaşında prosopagnozi tanısını alır.
Yüz körlüğü hakkında bildiklerimiz ve yapabileceklerimiz
Yüz körlüğü bazen insan yüzü ile sınırlı olmayabilir. İşi başka hayvanları tanımak olan kişilerde ortaya çıkan prosopagnozi sonucu hayvanların ayırt edilmesi de zorlaşır. Kayıtlara geçmiş vakalardan olan bir çiftçi sahip olduğu inekleri yüzlerine bakarak ayırt edebilmektedir. Sonradan yüz körü olduğunda ise ineklerini birbirinden ayıramaz. Kuş uzmanları kuşları ayırt etme işini fusiform yüz bölgesi ile yapar. Çünkü kuşları tanımak bu kişiler için bizim yüzleri tanıyabilmemiz gibi sıradan bir durumdur. Aynı şekilde arabalarla iç içe olan bir kişi fusiform yüz bölgesi sayesinde modelleri birbirinden ayırır. Bu örneklerde fusiform yüz bölgesi etkilendiği zaman yüzlerin yanı sıra kuşlar ve arabalar da birbirinden ayırt edilemez.
Prosopagnozi hakkında bildiklerimiz daha çok gözlemlere dayanıyor. Araştırmalar ise gözlemlere göre ikinci planda kalıyor. Yapılan araştırmaların çoğu çeşitli yüz testlerine dayanıyor. Bu testlerde yüz resimleri gösterilen bireylerin fMRI ile ilgili beyin bölümlerinin aktivitesi ölçülüyor. Prosopagnozi tanısı koymak için de bazı testler kullanılıyor. Bu testlerden bazıları gösterilen bir yüzün bir çok yüz arasından tekrar bulunması şeklindeyken bazıları ise ünlü kişilerin tanınması şeklinde oluyor*.
Yüz körlüğü hayat kalitesini oldukça düşüren bir durum ve bu konu ile ilgili daha fazla bilgiye ihtiyacımız var. Araştırmalar ve bilgiler arttıkça prosopagnostik bireylerin yaşam kalitelerini arttırmak için çalışmalar yapılabilir, bu durum düzeltilemese bile onlara kişileri ayırt etmek için kullanabilecekleri yöntemler öğretilebilir. Burada anne-babalara ve öğretmenlere büyük görevler düşüyor. Çocuklarının ya da öğrencilerinin yüz körü olduğunu fark etmeleri durumunda onlara bu yönde eğitim verilmesini sağlamalılar.
Notlar
(1) fMRI beyindeki aktif bölgelerde kan akımının artmasına bağlı olarak aktivite artışını ölçen bir görüntüleme yöntemidir. Bireylere fMRI aracılığı ile beyinleri görüntülenirken farklı yüz fotoğrafları gösterilmiş ve aktivitenin arttığı yerler belirlenmiştir. Prosopagnostik bireylerde bu aktivite yok denecek kadar azdır.
Kaynaklar
• D. R. Fine, 2012. A life with prosopagnosia. Cognitive Neuropsychology 29:354-359.
• N. Hadjikhani, B. de Gelder, 2002. Neural basis of prosopagnosia: An fMRI study. Human Brain Mapping 16:176–182
• J. C. Meadows, 1974. The anatomical basis of prosopagnosia. Journal of Neurology, Neurosurgery, and Psychiatry 37: 489-501
• B. Karaçay, 2010. Tanıyamayan Beyin. Bilim ve Teknik, Kasım 2010
• Oliver Sacks. Karısını Şapka Sanan Adam, Çev. Çiğdem Çalkılıç, Yapı Kredi Yayınları, 2013.
• Oliver Sacks. Aklın Gözü. Çev. Emre Kapkın, Yapı Kredi Yayınları, 2013.
• www.faceblind.org (Erişim tarihi: 15.01.2014)
• http://en.wikipedia.org/wiki/Prosopagnosia (Erişim tarihi: 16.01.2014)
• http://prosopagnosiaresearch.org/ (Erişim tarihi: 16.01.2014)
[box type=”shadow”] Konuk Yazar Hakkında: Onur Toktamış
Kadıköy Anadolu Lisesi mezunu ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğrencisi olan Onur, tıp ve biyoloji dışında kozmoloji ve parçacık fiziği ile de ilgileniyor. Twitter hesabı[/box]
- - - - - - - - - -
Prosopagnosia – Yüz Körlüğü
Çoğu insan tanıma işlevini hiçbir gayret sarf etmeden, doğal olarak gerçekleştirir. Ancak aramızda her 100 kişiden bir veya iki kişinin, doğuştan veya sonradan beyinde meydana gelen zedelenme sonucu, tanıma işlevini yerine getiremediklerini biliyoruz.Görme organında sorun olmadığı halde, yani gördükleri halde aynada kendi yüzlerini ve hatta çocukları gibi yakınlarını bile tanıyamayanlar var. Prosopagnosia diğer adıylayüz körlüğü denilen bu hastalığın kendinde olduğunu biliyor veya bilmeden yaşıyor olanlarımız var. Hiç düşünmeden otomatik olarak yaptığımız tanıma işlevinin olmayışı kişinin hayatını, ilişkilerini, sosyal hayatını ve bir çok şeyi olumsuz etkileyebiliyor.
Teşhis edilmesinde de sıkıntılar yaşanan Prosopagnosia hastaları, yaşadıkları topluma ayak uydurabilmek için değişik stratejiler geliştirmişlerdir. Örneğin; ev dışına çıkarken tanıdıkları insanların olduğu yerleri tercih ederler. Kendisini tanıyanların oluşu kaybolma riskini düşürür. Caddede yürürken düşünceye dalmış taklidi yaparak sıkıntısının fark edilmemesini sağlamak bir başka önlem oluyor. Herkese karşı yakın davranarak aralarındaki arkadaşlarının -onları tanıyamamaktan kaynaklı- gücenmelerinin önlemini alabiliyorlar. İnsanların seslerini, yürüyüşlerini, huylarını, saç, sakal, ben, iz gibi belirgin tanıma seçeneklerini güçlendirip, hafızaya alıp, diğer karşılaşmalarda bunları kullanabiliyorlar. Karşılaştıkları kimselerin yüzlerini tanımadığı için gözlerine değil de -araştırır gibi- bu belirgin özelliklerine bakıp yoğunlaşarak ilişkilerini sürdürüyorlar.
Aileden diğer bireylerde de Prosopagnosia ( yüz körlüğü) hastalığı olabildiği araştırmalarda gösterildiği için genetik bağlantıların varlığına da işaret ediyor.
Prosopagnosia hastalarının özel çalışmalarla hayat kalitelerini yükseltebilineceği göz önüne alınınca hastaların tanınıp bilinmesi bu açıdan önem arz ediyor. Kendisinin bile yüz körlüğü olduğunu bilmeyebileceği bu tip olgularda topluma çok görev düşüyor.
Bu yazıyı okuyup kendinde veya yakınında Prosopagnosia olduğundan şüphelenen kişilerin Nörolog Bahri Karaçay ile iletişime geçmesini öneriyoruz.
Kaynak: Tanımayan Beyin yazısı, Dr. B a h r i K a r a ç a y , Bilim ve Teknik Dergisi, Kasım 2010 sayısı
* * * * * *
Yüz körlüğü
Tıpta "Prosopagnosie" adı verilen hastalığa yakalananlar, en yakınlarını bile tanıyamıyor. Eski Yunanca "Prosopon" (Yüz) ve "Agnosis" (Tanımama) kelimesinden oluşan kavram, yüzleri zihninde tutamamayı ifade ediyor. Hastaların, diğer insanların yüzünü tanıyabildiği ama bir kişiyle bağlantısını kuramadığı hastalık, örneğin bir kafatası yaralanması, bir kan dolaşımı durgunluğu veya bir felç sonrası ortaya çıkıyor. Ebeveynlerini, eşini, çocukları yabancı gibi gören kişi, yolda giderken veya bir markette gördüğü tanıdıklarını da selamlamayınca dikkat çekiyor. Karşılaştığı birinin erkek veya kadın olduğunu fark edebildiğini söyleyen Alman Gisela Holtz "Kişinin, cepheden görünümü bana birşey ifade etmiyor. Karşımdakinin, yabancı veya dost mu olduğunu fark edemiyorum. Kişiyi, ancak konuşmaya başlarsa ve sesi bana tanıdık gelirse hemen tanırım" diyor. Sinema, tiyatroya gitmeyen ve evde bir TV'si olmayan Holtz, filmdeki, oyuncuları birbirinden ayıramadığını ve bunun çok can sıkıcı olduğunu belirtiyor. Konu hakkında Almanya'da, bir doktora çalışması yapan uzman Martina Grüter de, ebeveynlerden birinin yüz körü olması halinde çocuğun da yüzde 50 ihtimalle hastalığa yakalanabileceğini belirtiyor.
İki kardeş, yüz körlüğü anlamına gelen ‘prosopagnozi’ hastalığı yüzünden hem zor hem de komik anlar yaşıyor.
Yorkshire’da yaşayan iki kız kardeşte ‘prosopagnozi’ yani yüz körlüğü hastalığı var.
Donna Jones ve Victoria Wardley adlı iki kardeş, kimsenin yüzünü hatırlayamıyor. Buna eşleri, çocukları ve hatta aynadaki kendi yüzleri de dahil!Victoria Wardley yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Birinin yüzüne baktığımda ucu bucağı olmayan bir tünel görüyorum sanki. Sadece gözlerine ya da burnuna baksam hatırlama şansım var ama genel olarak yüzüne baktığımda asla kim olduğunu çıkartamıyorum.”32 yaşındaki Wardley, bir defasında aynadaki yansımasını tanımadığı için önüne çıktığı ve çekilmediğini düşündüğü ‘kendisiyle’ tartışmak zorunda kalmış.30 yaşındaki Jones ise markette kocası sandığı başka bir adamın koluna girmiş. Başlarına sürekli böyle komik olaylar geldiğini anlatan iki kız kardeş, kalabalıkta bazen kendi çocuklarını tanımadıkları için utandıklarını da itiraf etti.
Dünyanın %2’sinde farklı derecelerde görülen bu hastalık hakkında çok fazla bilgi olmadığı için toplum bu konuda büyük oranda bilinçsiz.
-------------
Angosia( agnozi) duyusal organlardan kaynaklanmayan; nesneleri, kişileri ve yüzleri tanıyamamayla ilgili bir yeti kaybıdır. Yunanca prosopon ( yüz) ve agnosia (kayıtsızlığı) kelimelerinden gelen prosopagnozi ise insanların yüzlerini ayırt edebilme yetisinin kaybıyla ilgili nörolojik bir rahatsızlıktır. Prosopagnozi yaşayan bireyler etrafındaki insanların yüzlerini bir bütün olarak algılayamazlar. Ağız, burun, dudaklar, gözler ayrı ayrı kişiler tarafından algılanabilmekle beraber bu parçalar hastalar için anlamlı bir bütün oluşturmaz. İnsanların yaşam kalitesini oldukça düşüren bu rahatsızlığa sahip kişiler bazen rahatsızlığının senelerce farkına varamayabiliyor. Bu kişiler insanların birbirinden farklı yüzleri olduğundan habersiz olarak onları seslerine ,saç renklerine, bazen de kullandıkları ilginç aksesuarlara göre birbirinden ayrıyorlar.
Prosopagnozi kişilerde doğuştan veya sonradan görülebilir. Doğuştan olan prospagnoziye sahip bireylerde beyindeki kişileri tanımayla ilgili olan merkezde prosopagnoziye sahip olmayan bireylere oranla daha az gri maddenin olduğu gözlemlenmiştir. Kitle ve travmalara bağlı olarak sonradan oluşan prosopagnozilerde ise fMRI tekniklerinin kullanılmasıyle birlikte fusiform yüz bölgesinde hasar olduğu tespit edilmiştir.
--------------
Prosopagnosia | Shortfilm from Jasper Bazuin