YAŞANAN BU MEDUSA HADİSESİ İLE ALAKALI BİLGİ, OLAY TARİHİNİN ESKİ OLMASI VE BAZI ÖRGÜTLENMELERCE SAKLANMASI İSTENDİĞİ İÇİN GERÇEKTEN DE ÇOK AZDIR. ANCAK YİNEDE ELDEKİ BİLGİ VE BELGELERİN TAMAMINA BAKARAK BİR SONUCA VARABİLMEK MÜMKÜNDÜR.
1. Bölümün sonunda
* Lahti ve Cesedi isteyen örgüt Kimdir?
* Lahit nerededir, Ceset nerededir?
* İncelemeyi yapan bilim adamı kimdir? Cesetten parça örneği alıp saklamışmıdır?
Şeklinde cevapsız kalan sorularımız vardı. Bu yazı da bu sorulara belgeler ile cevap verip sır perdesini aralayacağız. Cesedi ve Lahdi isteyen örgüt Kendilerini gül haç örgütünün mirasçısı kabul eden İtalya’da ayrılıkçı bir mason locasıdır. Locanın büyük üstadı zengin bir sanayici olan Alberto Francesco Agustin tarafından Medusa’nın ele geçirilmesi amacı ile dönemin ünlü türk masonlarından Bahattin Şakir görevlendirilmiştir. Bahattin Şakir Osmanlı Locasında 32 derecede masondur ve sıkı bir Abdülhamid düşmanıdır. Şakir’in Almanya’nın Mainheim şehrinde yaşayan 2. kuşaktan torunu dedesinin aldığı notlardan ve yazdığı bazı mektuplardan derleyerek ilettiği bilgiler olayın üzerindeki sır perdesini aralamaktadır.
O dönemde Abdülhamid hanın akılcı stratejisi yüzünden Şakir amacına bir türlü ulaşamamıştır. Lahit Molla Fenari camiinin avlusuna getirilince gece vakti Bahattin Şakir’in adamları tarafından bölgenin zaptiye komiserine de rüşvet verilmek sureti ile çalınarak önce büyük adada Erzurumlu Aram efendi isimli bir başka masonun yazlık köşküne daha sonrada İstanbul’a ticaret amacı ile gelen bir İtalyan gemisi ile İtalya’ya gönderilmiştir. Muhtemelen lahit halen İtalya da faaliyet gösteren locanın elinde bulunmaktadır. Abdülhamid’in cesedi incelettiği kişi ise Nobel tıp ve füzyoloji ödülü sahibi bakterioloji biliminin kurucusu Ünlü Alman biyolog Roberth Kochtur.
Koch inceleme amacı ile cesetten parçalar almış ve detaylı günlükler tutmuştur. Ölümünün ardından muhtemelen bu notlar ve ceset parçaları da mason locasının eline geçmiştir. Bu hususta işaretler olmasına rağmen çok net bilgiler yoktur. Bahattin Şakir’in büyük üstad Alberto Francesco Agustin’e ithafen lahdi çaldıktan hemen sonra kendi antetli kağıdıyla İngilizce olarak yazdığı mektupta olayları açıkça ifade etmektedir.
Mektubun orjinali halen torununda bulunmaktadır. Ricamızı kırmayarak şu anda ekranda gördüğünüz orijinal fotoğrafını vermiştir. Mektupta tam olarak yazanlar şunlardır;
Yüce üstad hazretleri;
Tanrı biliyor ki önemli vazifemi yerine getirmek için bir senedir gece gündüz demeksizin çalıştım. Nitekim saraydaki kızıl Abdülhamid’in nasıl bir mel’un olduğu hepinizce malumunuz diğer hadiselerde de olduğu üzere bu hadisede de amacımızı engellemek adına elinden gelen çabayı sarf etmektedir. Zira bu Melun sultan teşkilatlarını kullamak suretiyle her ne kadar bizi tam bir gaflete düşürmeyi arzu etmişse de tam manası ile muvaffak olamamıştır. Tabutu gazetelerde boş şekilde teşhir ederek hem ahalinin merakının abes olduğunu anlatmış hem de kendisini bilateminat altına acüs eylemiştir. Siz yüce ekselanslarınıda tam manası ile çileden çıkartan bu cüret-i teşebbüsün ardından gazetelerin tüm nüshalarını cem etmek ve bertaraf etmek için cemiyetimiz 2 köşk baha altın harcamıştır. En nihayetinde tabutun bulunduğu molla fenari camii mıntıkasına bakan zaptiye komiserine abad miktarda altın vererek acüs eyledik. Bir vapur yardımı ile gece vakti Erzurumlu aram efendinin büyük adadaki yazlık köşkünün tenha bir kısmına derc eylemeye muktadir olduk. Lakin tabutun içerisinde kutsal varlıktan ne bir iz ne bir nişan yoktur. Bu hususta size acizane tavsiyem melun sultanın Alamanya’dan getirtip cemiyetimizin kutsal sırrını incelettiği doktor Roberth Koch ile görüşmeniz olacaktır. Tabutu İtalya’ya ne zaman nakil edeceğimizi bize telgrafla söyleyiniz lütfen. Malumunuz üzere İstanbul’dan nakil yapacak Türk gemisi bulmak hayli zordur. Bu yüzden İtalya’dan ticaret maksadı ile gelen gemilerle tabutu nakil etmek daha zahmetsiz olacaktır. Lakin bu gemilerde öyle her istenildiği vakit İstanbul rıhtımlarında bulunamamaktadır. Bu sebeple gerekli nakil zamanını bize bildirirken bu müddeti de dikkate almanızı arz ederim Aciz kulunuz Bahattin Şakir.
Bahattin Şakir tıbbiye mektebini bitirmiş iyi derecede İngilizce almanca İtalyanca Arapça ve Farsça bilen bir doktordu. Ayrıca ikinci meşrutiyet döneminde mebusluk yapmış, Türk adli tıp kurumu’nun kuruculuğunun yanı sıra Teşkilat-ı Mahsusanın da kurucu üyeleri arasında yer almaktadır. İttihat ve teraki üyesidir. Osmanlı Hükümeti tarafından 14 Mayıs 1915’te çıkarılan Tehcir Kanunu’nu uygulama görevi Teşkilat-ı Mahsusa örgütüne verilmişti. Teşkilatın bölüm şefi Bahattin Şakir, 1910’daki Jön Türk Kongresi’nde Ermeni tehcirini gündeme getiren kişi idi. Kanunun çıkmasından sonra tehciri planlayıp uygulayan asıl kişi oldu.
Ancak bir çok konuda sarayın tasvip etmediği örgütlenmelerin içerisinde bulunduğu için birkaç defa tutuklanmış Mondros Mütarekesi’ndan sonra “Nemrut Mustafa Divanı” adıyla anılan mahkeme tarafından gıyabında yargılanarak “savaş çıkarmak” ve ” Ermeni katliamı” nedeniyle idama mahkûm edildi. 2 Kasım 1918’de Enver Paşa ve Talat Paşa ile birlikte bir Alman savaş gemisiyle Sivastopol üzerinden Berlin’e kaçmıştır. Yine ünlü Türk masonların’dan İbrahim Temo ve Abdülhamid’e devrildiğini bildiren heyette yer alan dönme Emanuel Karasu’nun samimi dostu aynı zamanda bağlı bulundukları mason locasından da loca arkadaşı idiler. 17 nisan 1922 de bir suikast sonucu Berlin’de öldürülmüştür. Ancak bu tarihe kadar zaman zaman bağlı bulunduğu locadan ve diğer masonlardan lahitle ve Medusa ile ilgili bilgi almış bu bilgilere de notlarında kısa kısa yer vermiştir.
Ayrıca ekranda gördüğünüz lahdin nakil edildikten sonra İtalya’da çekilmiş elimizdeki son fotoğrafı da yine şahsi notları arasından çıkmıştır. Makul bir görüş yürütmek gerekirse Abdülhamid Han’ın tahttan inmeden önce cesedi imha ettirmiş olması kuvvetle muhtemeldir, yinede incelemeyi gerçekleştiren Doktor Roberth Koch’un elinde cesedin parçaları olduğu bilinmektedir ve muhtemelen bu parçalar günümüzde bahse konu örgütün elindedir ve yeni teknolojik gelişmeler kullanılarak parçalara dna ve bezeri testlerin yaptırılmakta olduğu’nu tahmin etmek güç değildir. Ancak yazıktır ki bu konuya dair elimizde bir bilgi ve belge bulunmamaktadır.
Bahattin Şakir’in torununda dedesinden kalan bu ve bir çok başka nemli olaya ışık tutacak daha detaylı notlar da vardır ancak kendisi kişisel güvenliğini gerekçe göstererek daha fazla bilgi vermeyi red etmiştir.
KAYNAK K Ü L T B İ L G İ
-------------
Şeklinde cevapsız kalan sorularımız vardı. Bu yazımızda bu sorulara belgeler ile cevap verip sır perdesini aralayacağız.
Cesedi ve Lahti isteyen örgüt Kendilerini gül haç örgütünün mirascısı kabul eden italya’da ayrılıkcı bir mason locasıdır. Locanın büyük üstadı zengin bir sanayici olan A.A tarafından medusanın ele geçirilmesi amacı ile dönemin ünlü türk masonlarından B’yi görevlendirilmiştir. B, Osmanlı Locasında 32 derecede masondur. B’nin Almanya’nın Maynhaym şehrinde yaşayan 2. kuşaktan torunu dedesinin aldığı notlardan ve yazdığı bazı mektuplardan derleyerek ilettiği bilgiler olayın üzerindeki sır perdesini aralamaktadır.
O dönemde Abdülhamid Han’ın akılcı stratejisi yüzünden B. amacına bir türlü ulaşamamıştır. Lahit Molla Fenari camiinin avlsuna getirilince gece vakti B’nin adamları tarafından bölgenin zaptiye komiseriyle anlaşmak sureti ile çalınarak önce Büyük Ada’da Erzurumlu A. Efendi isimli bir başka masonun yazlık köşküne daha sonrada İstanbul’a ticaret amacı ile gelen bir İtalyan gemisi ile italya’ya gönderilmiştir. Muhtemelen lahit halen İtalya’da faaliyet gösteren locanın elinde bulunmaktadır. Abdülhamid’in cesedi incelettiği kişi ise Nobel tıp ve füzyoloji ödülü sahibi bakterioloji biliminin kurucusu Ünlü Alman biyolog Roberth Kochtur.
Koch inceleme amacı ile cesetten parçalar almış ve detaylı günlükler tutmuştur. Ölümünün ardından muhtemelen bu notlar ve ceset parçalarıda mason locasının eline geçmiştir. Bu hususta işaretler olmasına rağmen çok net bilgiler yoktur. B.’nin büyük üstad A.A’ya ithafen lahti çaldıktan hemen sonra kendi antetli kağıdıyla İngilizce olarak yazdığı mektupta olayları açıkça ifade etmektedir. Mektupun orjinali halen torununda bulunmaktadır. Ricamızı kırmayarak şu anda ekranda gördüğünüz orijinal fotoğrafını vermiştir.
-----
Medusa yunan mitolojisinde yasamis bir yaratiktir fatih sultan mehmet doneminde bir heyet sultanla gorusmek ister fatih sultan mehmette bu heyeti reddetip veziriazamla gorusmesini ister heyet illada padisahla gorusmek istedigini soyler ama fatih sultan mehmet yine reddeder. heyet bu sefer veziriazamla gorusur ve yerebatan sarnicinda su anda kapali olan yerlerde bir hazine oldugunu soyler. veziriazam bunu fatih sultan mehmede soyler ve fatih heyeten bir kisiyle gorusmeyi kabul eder. bu kisi huzura ciktigi zaman soyle demistir:hunkarim yerebatanda bir hazine var ama bu hazine ne altin nede paradir sadece bir lahittir. bunu bize teslim ederseniz size ne isterseniz veririz. fatih heyetin istegini reddeder ve olay o donemde kapanir. aradan uzun yillar gecer ve heyetin o zamanki adamlari sultan abdulhamitle gorusmek ister. sultan abdulhamitede ayni seyleri anlatan adamlar abdulhamit tarafindanda reddedilir. Ama sultan abdulhamit heyetiyle birlik lahiti bulur ve acilmasini emreder. lahiti actiklarinda butun hepsi sok olur lahitin icinde az curumus basi yilanli belinin alti yilan olan bir kadin vardir. sultan abdulhamit bunu kimseye soylenmesini ama sadece lahitin acilmaden sergilenmesini ister ve onca zorlukla lahit su anki fatih caminin oraya getirilip sergilenir. Ordanda gene binbir zorlukla fener cami yanlis hatirlamiyosam oraya bir yere birakilir ve olay kapanir ama hala arkeologlar ve bilim adamlari olayin ustunde calismaktadir. olay arastirilmisitir resimde fatih camindeki lahitin resmidir.